Hizmetlerimiz

Uzman ortodonti Çocuklarda Ortodonti

 

ÇOCUKLARDA ORTODONTİ

Herkes çocuğunun mutlu olmasını ister. Mutluluğun en güzel göstergesi de güzel bir gülümsemedir. Çocuklarımızın tüm ömürleri boyunca özgüvenli bir Ģekilde, diĢlerini saklamadan rahatça gülümseyebilmeleri için sağlıklı ve güzel görünen, estetik diĢ yapılarına sahip olmaları gerekir. Bu onların sosyal ortamlara daha rahat adapte olabilmelerini sağlayarak özgüvenli bir şekilde, konuştukları kişilerde daha iyi bir izlenim bırakmalarını sağlayacaktır. Bu yüzden dişleri çıkmaya başladıktan sonra 6 ayda bir diş hekimine giderek muayene olmaları gerektiği gibi 4-5 yaşlarından itibaren düzenli ortodontik muayenelerle çene ve diş problemlerinin erken dönemde daha kolay, daha hızlı ve daha kalıcı çözümlerle tedavileri sağlanmalıdır.

Kemik gelişimi tamamlanıncaya kadar süren çocukluk dönemindeki ortodontik tedaviler, uygulanan tedavi yaklaşımının türüne göre iki grupta incelenebilir.

1. Koruyucu-Önleyici Ortodontik Tedavi

Koruyucu-önleyici tedavide amacımız ileride oluşabilecek diş, çene ve yüz bozuklukları henüz oluşmadan engellemek, oluşmaya başladıysa da durdurmaktır. Aslında diş, çene ve yüz oluşumu ve gelişimi anne karnında başlamaktadır. Hamilelik dönemindeki beslenme bozuklukları, vitamin eksiklikleri, alkol ve sigara kullanımı gibi etkenlerin diş şeklinde / yapısında bozukluk ve dudak damak yarığı gibi tedavisi uzun ve zor problemlere neden olduğu bilinmektedir. Dolayısıyla diş ve çene yapısına ait problemlerin önüne geçebilmek için hamilelik döneminden itibaren dikkatli olmak gerekmektedir. Bununla birlikte diş, çene problemlerinin önlenmesi için çocuklar 4-5 yaşından itibaren bir ortodonti uzmanın düzenli kontrolünde olmalıdır (Dudak damak yarığı ve bazı sendromlar istisna olarak doğumdan itibaren bir ortodontistin gözetiminde olmalıdır).

Koruyucu tedavi kapsamında öncelikle süt dişlerin korunması gelmektedir. Erken süt dişi kayıpları veya çürük nedeniyle süt dişinde oluşan madde kayıpları ileride daimi dişlenme döneminde pek çok ortodontik probleme neden olabilmektedir. Süt dişlerinin daimi dişler gibi düzenli fırçalanması, oluşan çürüklerin erken tedavisi (dolgu vb.) ve erken çekilmiş süt dişlerinin yerine yer tutucuların yapılması bu dönemde yapılabilecekler arasındadır.

Bu dönemde bir diğer önemli konu da nefes alma, yutkunma gibi fonksiyonların çeşitli egzersizlerle düzenlenmesidir. Çocuğun doğru şekilde burun solunumu yapmasının tüm vücut sağlığında olduğu gibi çene gelişiminde de primer etkisi vardır. Burun solunumunda problem olduğunda ortodonti uzmanı ile kulak burun boğaz doktorunun birlikte çalışması gerekebilir. Tüm yumuşak doku fonksiyonları dişlerin ve çenelerin dolayısıyla yüz yapısının gelişiminde belirleyici rol oynamaktadır. Bu yüzden tüm fonksiyonların bir uzman eşliğinde düzenlenmesi, ileride oluşması muhtemel pek çok çene bozukluğunun önüne geçecektir. Ortodonti uzmanın uygun gördüğü

durumlarda fonksiyonların düzenlenmesi için bazı apareylerden (myobrace gibi) destek alınabilir.

Yine bu dönemde çocuğun dikkat edilmesi gereken bazı istenmeyen alışkanlıkları ve buna bağlı olarak oluşan veya oluşmaya başlayan ortodontik problemleri olabilir. Bu alışkanlıklar arasında parmak emme, tırnak yeme, uzun süren biberon, emzik alıĢkanlıkları, dudak, kalem vb. ısırma sayılabilir. Bu alışkanlıkların bıraktırılmasında çocukla konuşularak ikna edilebileceği gibi gerekli durumlarda çeşitli ortodontik apareylerden de yardım alınabilir.

Çapraz kapanış dediğimiz dişler, çene gelişimi ve çene eklemi üzerinde istenmeyen etkileri olabilen ters kapanış durumlarında da yine erken müdahale gerekmektedir. Bu tür ters kapanış durumlarının solunum problemleri ile bağlantısı olabileceği için doktorunuz çocuğunuzun kulak burun boğaz uzmanına görünmesini isteyebilir.

Tüm bu problemlerin teşhisi ve tedavisi için çocuklar 4-5 yaşından itibaren ortodonti uzmanı tarafından düzenli olarak kontrol edilmelidir. Ortodontik problemler karmaşık nedenlere ve tedavilere sahiptir. Bu yüzden çocuğunuzun dişleri düzgün görünse bile sizin fark edemeyeceğiniz ancak bir uzmanın fark edebileceği problemler olabilir. Halbuki erken dönemde problem henüz oluşmaya başlamışken tedavi edilebilir ya da oluşmadan problemin önüne geçilebilir. Bunun yanı sıra süt dişlenme döneminden daimi dişlenme dönemine geçiş aşamasında sizin sorun olarak gördüğünüz bazı durumlar da normal sürecin bir parçası olabilir.

2. Çocuklarda Kapsamlı Tedavi (Sabit Ortodontik Tedavi-Tel Tedavisi)

Her yaşta ortodontik tedavi uygulanabilmekle birlikte çocuklarda büyüme gelişimin devam ediyor olması ortodontik tedavi açısından bir avantajdır. Çünkü çene yapısıyla ilgili bazı ortodontik problemler büyüme gelişim döneminde kullanılan çeşitli apareylerle tedavi edilebilmektedir. Örneğin üst çene geriliğinin tedavisinde kullanılan yüz maskesi gibi apareylerin etkinliği 10 yaşından sonra azalmaktadır (*). Dolayısıyla 10 yaşından önce müdahale edilmesi gerekmektedir. Alt çene geriliği durumlarında ise alt çenenin en çok gelişim atılımı yaptığı ergenlik döneminde müdahale edilmesi daha hızlı ve kalıcı çözümler getirmektedir (**). Bazı durumlarda bu büyüme gelişim dönemi kaçırıldığında çenelerin gelişimi yönlendirilememektedir. Bu gibi durumlarda yalnızca diĢleri hareket ettirerek çözemediğimiz vakalar olabilmekte, ortodontik tedaviye ek olarak ortognatik cerrahi dediğimiz çene ameliyatları gerekmektedir. Bu yüzden doğru teşhis ile doğru zamanda tedavi büyük önem taşımaktadır. Kısacası çene ile ilgili problemlerin varlığında tedaviye erken yaşlarda başlanması gerekmektedir. Bunun için çocuğunuzun 5 yaşından itibaren bir ortodonti uzmanına düzenli olarak görünmesi gerekmektedir. Çene ile ilgili problemlerde önce bir aparey tedavisi sonrasında sabit ortodontik tedavi dediğimiz tel tedavisi gerekmektedir. Yani iki aşamalı bir tedavi uygulanmaktadır.

Aynı Ģekilde üst çene darlığı da sıklıkla rastlanan bir çene problemi olup kalıcı sonuçlar alınabilmesi için ortalama yaş sınırı kızlarda 16, erkeklerde 17‟dir (***). Bu yaşlardan sonra güzel ve kalıcı sonuçlar elde edebilmek için genel anestezi altında yapılan çene ameliyatları ile ortodontik tedavi kombine olarak uygulanmaktadır.

Bununla birlikte çene tedavisi gerekmeyen durumlarda en uygun tedavi zamanı genellikle tüm süt dişlerin düşüp daimi dişlerin çıktığı zamandır. Bu da hemen hemen 12 yaşlarında olmaktadır. Daimi dişler, sürdükten sonra dişler üzerine yerleştirilen braketler ve ark telleri aracılığıyla çapraşıklık düzeltilip karşılıklı diş ilişkileri sağlanabilir. Bu aşamada daimi diş çekimleri gerekebileceği gibi eksik diş olması ya da dişlerin çok fazla aralıklı olması gibi durumlarda ileride yapılacak protetik tedavi için diş boşlukları da açılabilir. Yine bu aşamada gömülü dişler varsa uygun tedavi yöntemiyle müdahalede bulunulabilir.

(*) Kim ve ark 1999 The effectiveness of face-mask therapy: a meta-analysis. AJODO

(**) Harrison ve ark 2007 Orthodontic treatment for prominent upper front teeth in children. Cochrane Database Systematic Reviews.

(***) Epker BN ve Wolford CZ (1980) Dento-facial deformity, surgical orthodontic correction. Mosby, St. Louis.

Uzman ortodonti Yetişkinlerde Ortodonti

YETİŞKİNLERDE ORTODONTİK TEDAVİ

Son yıllarda diş, çene, yüz sağlığı ve estetiği açısından farkındalığı artan yetişkinlerin ortodontik tedaviye olan talebi artmıştır. Ayrıca ilerleyen teknolojiyle birlikte estetik braketler, şeffaf plak tedavisi, lingual ortodonti gibi estetik tedavi seçeneklerinin artması ortodontik tedaviyi yetişkinler için cazip hale getirmiştir.

Yetişkin tedavisinde amaçlarımız arasında hastanın diş ve yüz estetiği ile ilgili beklentisini karşılamak, çiğneme fonksiyonunu iyileştirmek ve çene eklemiyle uyumlu hale getirmek, istenmeyen diş temasları nedeniyle dişler üzerine gelen fazla kuvvetleri dağıtarak tüm dişlere yaymak, dişlerin düzgün dizilimi ile daha kolay ve iyi temizlenebilmesini sağlamak, protetik amaçlı dişlerin düzenlenmesi bulunmaktadır.

Her yaşta ortodontik tedavi mümkündür. Yalnızca dişlerin ve diş etlerinin sağlıklı olması gerekir. Bu yüzden yetişkinlerde ortodontik tedavi öncesinde ve sonrasında diş etine yönelik işlemler gerekebilir.

Çene yapısında problem olan yetişkinlerde büyüme gelişimin bitmiş olması ortodontik tedavinin seyrini değiştirir. Sabit ortodontik tedavi dediğimiz tel tedavisi ile dişler hareket ettirilebilmekte ancak çene yapısında değişiklik yapılması gerektiğinde ortognatik cerrahi olarak adlandırılan uygulama gerekmektedir. Bu tedavi yönteminde ortodonti uzmanı ve çene cerrahı birlikte çalışmaktadır. Sonuç olarak hastanın diş, çene kemikleri, dudak, yanak ve çene ucu gibi yumuşak dokuları, tüm yüzüyle uyumlu ve orantılı bir estetik görünüme kavuşabilmektedir.

Yetişkin hastalarda kemik yapısı çocuklara oranla daha sert ve kırılgan olduğu için diş hareketi sırasında daha hafif kuvvetler uygulanarak daha yavaş diş hareketi elde edilmektedir. Bu durum tedavi süresinin çocuklara oranla daha uzun olacağını düşündürse de yetişkinlerin ağız hijyeni ve kooperasyonları çocuklara göre daha etkili olduğu için tedavi süresi çok farklılık göstermemektedir.

Sabit ortodontik tedavide kullanılan farklı braket çeşitleri bulunmaktadır. Bunlar arasında konvansiyonel metal braketler, kapaklı braketler, porselen braketler ve safir braketler sayılabilir. Hijyenik olması ve sürtünmenin az olması sonucu tedavi süresinin kısalması nedeniyle metal braketler en çok tercih edilen braket çeşididir. Bu braket çeşitleri arasında çok büyük farklar bulunmamakla birlikte kapaklı braketler sürtünmesi ekstra daha az olduğu için tedaviyi hızlandırmak amacıyla özellikle çekimli vakalarda tercih edilmektedir. Aynı zamanda kapaklı braketlerin kullanımıyla doktor koltuğundaki tedavi süresi azalmakta ve hastanın ağız hijyenini daha rahat sağlayabilmesine olanak tanınmaktadır. Estetik kaygısı yüksek hasta gruplarında ise porselen veya porselen braketlerden daha estetik görünen, daha az renklenen safir braketler tercih edilmektedir. Ancak bu estetik braketlerde sürtünmenin fazla olması nedeniyle tedavi süresi metal braketlere göre birkaç ay uzamaktadır.

 

Şeffaf Plaklarla Tedavi

ŞEFFAF PLAKLARLA TEDAVİ (INVISALIGN TEDAVİSİ)

Şeffaf plaklarla tedavi yetişkinlere sunduğumuz estetik tedavi seçeneklerinden biridir. Estetik ihtiyaçların artması ve teknolojinin ilerlemesiyle son yıllarda kullanımı artmıştır. Bu tedavi seçeneğinde hasta kişiye özel hazırlanan şeffaf ve plastik esaslı bir seri plak kullanır. Tedavide kaç plak kullanılması gerektiğine ve tedavinin ne kadar süreceğine hastadan alınan ölçülerin özel bir bilgisayar sistemi üzerinde incelenerek planlanmasıyla karar verilir. Bu plaklar haftada bir veya iki haftada bir değiştirilir. Son plak kullanıldığında planlanan tedavi sonucuna ulaşılır. Tedavi sırasında doktorunuz bazı dişlerinizin üzerine dışarıdan fark edilmeyecek çıkıntılar ekleyebilir ve bazı dişlerinizin aralarından dişe zarar vermeyecek ölçüde küçük aşındırmalar yapabilir. Eklenen çıkıntılar tedavinin sonunda çıkarılır. Bu tedavi sistemiyle birlikte tel taşımadan ve dışarıdan fark olunmadan dişlerinizin tedavisi sağlanır. Tedavi sırasında hasta braket taşımayacağı için tel batması, braket kopması gibi durumlar yaşamaz ve ağız hijyenini nispeten daha kolay sağlar. Hastanın fonksiyonları kısıtlanmaz ve daha konforlu bir tedavi süreci geçirir. Yaş sınırlaması yoktur. Önemli olan hasta hekim kooperasyonudur. Bunların yan ısıra bu sistem, plakların yeme-içme ve diş temizliği hariç tüm gün kullanıldığı disiplin gerektiren, maliyetli bir sistemdir. Bu sistemin sizin için uygun olup olmadığı konusunda ortodonti uzmanınıza danışabilirsiniz.

Uzman ortodonti pendik Lingual Ortodonti

LİNGUAL ORTODONTİ (GİZLİ TELLER)

Günümüzde teknolojinin ilerlemesi ve estetik kaygının artması nedeniyle geliştirilen bir diğer ortodontik tedavi alternatifi de ‘lingual ortodonti’ dediğimiz, içten takılan tellerdir. Bu tedavi tekniğinde teller, diğer yöntemde olduğu gibi dişlerin görünen dış kısmında değil dişlerinizin (dilinize bakan) iç tarafında yer alır. Bu sayede dişleriniz düzelirken siz rahatlıkla gülebilir ve sosyal hayatınızı lingual tedavinin konforuyla sürdürebilirsiniz. Ortodontik tedavi gördüğünüzü, ağzınızda teller olduğunu yalnızca siz ve doktorunuz bilirsiniz.

Lingual tedavi için dişlerinizin ölçüsü alındıktan sonra size özel teller hazırlanmak üzere üreticiye gönderilir. Teller geldikten sonra dişlerinizin dile bakan iç yüzeylerine yerleştirilerek tedaviye başlanır ve rutin kontrollerle tedaviniz devam eder. Bu yöntemde tedaviniz diğer tellerle tedaviye göre birkaç ay daha uzun sürebilir. Bu tedavinin dezavantajı, dilinizi rahatsız ederek hafif tahriş yapabilmesi (yaklaşık bir haftada alıştıktan sonra geçiyor) ve kişiye özel üretim olduğu için maliyetli olmasıdır.

Ortognatik Cerrahi Tedavisi

ORTOGNATİK CERRAHİ (ÇENE AMELİYATI)

Ortodontide dişler, çeneler ve yüz bir bütün olarak değerlendirilir. Tüm bu yapılar arasında estetik ve fonksiyon açısından bir uyum olması beklenir. Çenelerin birbirlerine göre ya da yüz ile olan uyumsuzluklarında (önde, geride, dar, geniş, uzun ve/veya kısa olması gibi) ortodontik tedavi en doğru ve en sağlıklı çözümdür. Dişler sağlıklı olmak koşuluyla her yaşta hareket ettirilmekle birlikte, çene kemiklerinin büyüklük ve konumlarının yönlendirilmesi için ortodonti her zaman tek başına yeterli olmamaktadır. Çenelere yönelik bu tür uyumsuzluklarda, çenelerin büyüme ve gelişimi tamamlandıktan sonra (yaklaşık 18 yaş) ortodontik tedavinin yanı sıra ‘ortognatik cerrahi’ denilen çene ameliyatları gerekmektedir. Dünyada son 60 yıldır uygulanmakta olan bu yöntem son yıllarda giderek yaygınlaşmaktadır.

Ortognatik cerrahi prosedürü, yetişkin bireylerdeki her türlü çene problemlerinde, çenelere yönelik travmalar sonrasında kırık parçaların düzgün fiksasyonu amacıyla, şiddetli uyku apnesi gibi problemlerde hava yolunu genişletmek amacıyla uygulanabilmektedir.

Bu tedavi prosedüründe ilk olarak hastanın röntgen, fotoğraf görüntüleri ve çenelerden alınan ölçülerden elde edilen alçı modeller üzerinde detaylı ölçümler ve değerlendirmeler yapılır. Gerekli durumlarda 3 boyutlu görüntüler kullanılır. Detaylı anamnezi alınan hastanın ameliyata engel herhangi bir sağlık problemi olup olmadığı araştırılır ve yapılan tedavi planı doğrultusunda ortodontik tedaviye başlanır. Yaklaşık 12-18 aylık bir ortodontik tedavi ile cerrahiye hazırlık yapılır. Bu aşamada tekrar detaylı analizler tekrarlanır ve çenelerin ne kadar ve ne yönde hareket edeceğini gösteren cerrahi splint veya splintler hazırlanır. Ameliyat bir çene cerrahı veya plastik cerrah tarafından tam teşekküllü bir hastanede ve genel anestezi altında yapılır. Ameliyat sırasında teller ağızda olur. Ameliyat sonrasında son düzenlemelerin yapılması ve cerrahi sonuçlarının pekiştirilmesi için yaklaşık 6 ay daha tel tedavisi sürer. Ameliyattan 2-5 gün sonra hasta taburcu olur. Ameliyattan sonraki birkaç hafta sıvı gıdalar ve mamalarla beslenme sağlanmakta sonraki günlerde yumuşak gıdalara geçilmektedir. Cerrahi sonrası oluşan ödemin yaklaşık %60’ ı ilk ay içerisinde belirgin bir şekilde azalmakla birlikte tamamen geçmesi 6 ay kadar sürmektedir. Yine cerrahi sonrası görülen konuşma, çiğneme, yutkunma gibi fonksiyonlardaki kısıtlanmalar kaçınılmaz olup ödemin geçmesiyle birlikte kendiliğinden düzelmektedir.

Ortognatik cerrahi ile çok kısa sürede ve oldukça yüksek başarı oranı ile son derece estetik sonuçlar elde edilmektedir. Özellikle belirgin çene uyumsuzluklarında tüm yüzde estetik ve fonksiyon açısından son derece olumlu değişiklikler oluşmakta, hastanın yüzüyle birlikte tüm sosyal hayatı ve yaşamı değişmektedir.

ÇENE EKLEMİ TEDAVİSİ (DİŞ GICIRDATMA –BRUKSİZM- TEDAVİSİ)

Çene eklemi, kafa tabanı ve alt çene kemiği arasında yer alan ve uzayın üç yönünde hareket edebilen, konuşma, çiğneme ve yutkunma gibi hayati fonksiyonların yerine getirilebilmesini sağlayan özel bir eklemdir. Kulağın hemen önünde yer alır. Bu iki kemik arasında alt çenenin hareketleri sırasında alt çene kemiğinin kafatası kemiğine sürtünmesini engelleyerek hareketin uyumunu sağlayan bir disk bulunur. Çene eklemi, çeşitli kaslar, bağlar ve bir kapsül ile çevrilidir. Alt dişler ve üst dişler (dolayısıyla alt ve üst çene) arasındaki uyum, bu eklemin sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için rehber rol oynar. Dişler arasında yer alan herhangi bir uyumsuzluk eklem yapıları üzerinde travmaya sebep olarak eklem sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir (*). Dişlerdeki kapanış bozukluklarının varlığında, yoğun stres yaşanan dönemlerde ve kadınlarda daha çok görüldüğü bilinmektedir (**). Toplumun %75’ inde eklem problemi belirtileri bulunmakta %33’ ü eklem ağrısı yaşamaktadır (***).

Çene eklemi problemleri ağrı (dişlerde, eklemde, çevre kas dokuda, kulakta, şakak bölgesinde ve hatta boyunda ağrı), eklemde klik sesi, ağız açma kapamada kısıtlılık, ağız açık ya da kapalı iken oluşan çene kilitlenmesi gibi belirtilerle kendini göstermekte ilerleyen aşamalarda hayat kalitesini olumsuz yönde etkileyerek anksiyeteye neden olabilmektedir. Bu problemler bazen kendiliğinden geçerken bazen de bir uzman tarafından tedavi edilmesi gerekmektedir. Geçmeyen bir ağrı varlığında veya çene hareketlerinizde herhangi bir kısıtlılık olduğu durumlarda bir uzmana danışmalısınız.

Çene eklemi problemlerinin pek çok ve karmaşık nedenleri bulunmakta bu nedenle de bir uzman tarafından dikkatlice teşhis edilmesi gerekmektedir. Eklem problemlerinin nedenleri arasında, stres (buna bağlı olarak diş sıkma, gıcırdatma alışkanlıkları), bu bölgeye alınan travmalar (istenmeyen alışkanlıklar, uzun süreli sakız çiğneme gibi), iltihaplanmalar, dişlerdeki kapanış bozuklukları ve eklemi oluşturan anatomik yapılardaki bozukluklar gibi nedenler yer almaktadır.

Eklem problemlerinin teşhisinde oldukça detaylı bir anamnez ve hasta hikayesi ile hastanın detaylı muayenesi önem taşır. Bununla birlikte gerekli durumlarda eklem içi kemik yapılarının ve yumuşak dokuların incelenmesi amacıyla röntgen, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans gibi görüntüleme yöntemlerine başvurulmaktadır.

Eklem problemlerinin tedavisinde, doğru teşhis büyük önem taşır. Öncelikle etkenin belirlenip ortadan kaldırılması gerekir. Eklem ağrıları diş kaynaklı ağrılarla (özellikle 20 yaş dişleri) ve kulak ağrısı ile karıştırılabilir. Dişlerin kapanış bozukluklarından şüphelenildiğinde genellikle eklem plağı dediğimiz hastanın kendisinin takıp çıkarabileceği splint tedavisi uygulanmaktadır. Ancak tüm dişlerin, kasların ve eklem yapılarının korunması ve rahatlatılması için bu splint hastaya özel olarak ve hassas bir şekilde ayarlanmalıdır. Bazen 24 saat kullanılması gereken bu splint farklı vakalarda (örneğin geceleri diş gıcırdatma alışkanlığı olanlarda) yalnızca geceleri kullanılabilmektedir. Bunun yanı sıra fizik tedavi, ilaç tedavisi, cerrahi tedavi ve/veya psikolojik tedavi gerekebilir.

*Ramfjord SP 1961. Dysfunctional temporomandibular joint and muscle pain. Journal of Prosthetic Dentistry 11, pp.353-374.

**Bell WE 1986. Temporomandibular Disorders. Chicago: Year Book Medical Publishers, pp. 172- 214.

***Rugh JD & Solberg WK 1985. Oral health status in the United States. Temporomandibular disorders. Journal of Dental Education 49, pp. 398-404.

Schiffman E & Friction JR 1988. eds. TMJ and craniofacial pain: diagnosis and management. St. Louis: IEA Publications, pp. 1-10.

Horlama ve Uyku Apnesi Tedavisi

 

HORLAMA VE UYKU APNESİ TEDAVİSİ

Horlama, uyku sırasında nefes alıp verirken küçük dil, yumuşak damak ve boğaz bölgesindeki yumuşak dokuların titreşmesiyle meydana gelen anormal sestir. Erkeklerde kadınlara oranla iki kat daha fazla görülür. Horlamanın erişkin erkeklerin yaklaşık %25’ ini etkilediği düşünülmektedir (*). Horlayan her üç erkekten birinin ve horlayan her beş kadından birinin çeşitli derecelerde uyku apnesinden muzdarip olduğu bulunmuştur (**). Yaşla birlikte horlama riski de artmaktadır. 30 yaş altı erkeklerde %10 oranında horlama görülürken bu oran 60 yaş üzerinde %66’ ya çıkmaktadır.

Uyku apnesi ise uyku sırasında nefesin 10 sn veya daha uzun süre kesilmesidir. Bu sırada akciğerlere yeteri miktarda oksijen gitmez ve kandaki oksijen seviyesi düşer. Uyku apnesi horlamanın bir ileri aşamasıdır. Yani her uyku apnesi hastası horlar.

Uyku apnesinin başlıca nedenleri; 30 yaş ve sonrası yaşlarda olmak, büyük bademcikler, obezite, kısa, kalın, yağlı ve geniş boyun yapısı, burun deviasyonu gibi hava yolunu daraltan durumlar, sigara ve alkol kullanımı, kuvvetli çiğneme kas yapısına sahip olmak, kas gevşetici gibi bazı ilaçlar ve sırtüstü yatmaktır.

Uluslararası Uyku Vakfının (International Sleep Foundation, ISF) 2002 anket sonuçlarına göre, uyku apnesi hastalarının en yaygın şikâyeti, “hypersomnolance” (gün içerisinde aşırı uykulu olma hali), ağır horlama ve sık sık uyanma ile karakterize bölünmüş uykudur. Böyle bir uykunun sabahında, hastalar genellikle baş ağrıları, bruksizm nedeniyle oluşan eklem ağrısı ve mide bulantılarından ve reflüden şikâyet ederler. Diğer şikayetler ise, entelektüel bozulmalar, agresif davranışlar, çevrelerindeki insanlarla tartışmaya, obeziteye yatkınlık, depresyon ve şiddetli anksiyete olarak tanımlanır (**, ***, ****). Meslek kazaları, çalışma performansının olumsuz etkilenmesi ve verimliliğin azalması kaydedilmiş diğer yakınmalardır. Tüm bunların yanı sıra uyku apnesinin kanser ve enfeksiyon riskini arttırdığı belirtilmiştir (**). Uyku apnesi olanlarda ölüm riski %10’ dur.

Uyku apnesinin teşhisinde Amerikan Uyku Bozuklukları birliği polisomnografinin altın standart tanı yöntemi olduğunu belirtmiştir (****). Basit horlama ile uyku apnesinin ayırt edilmesi ve apne saptanması durumunda türü ve şiddetinin belirlenmesi de PSG ile olasıdır (*****).

Horlama ve uyku apnesi tedavisinde, çeşitli horlama apareyleri, KBB uzmanlarının uyguladığı cerrahi operasyonlar veya CPAP maskesi kullanılabilir. Amerikan Uyku Hastalıkları Birliği Uygulama Standardları Komitesi, uyku apnesi tedavisinde ağız apareylerinin kullanımının, hafif şiddette apnesi ve horlaması olan, zayıflama veya uyku pozisyonu değişikliği gibi konservatif yöntemlerle olumlu cevap alınamamış hastalar için ve nazal CPAP’ı tolere edemeyen veya bu tedaviyi reddeden orta ve ileri derecedeki apne hastaları için kullanımının uygun olacağını bildirmiştir (******).

Alt çeneyi öne alarak çalışan horlama apareyleri, gevşeyen kasların aktivitesini arttır ve alt çenenin doğru yerinde konumlanmasını sağlayarak hastaya konforlu bir uyku sunar. Horlama tedavisinde uygulanan bu ağız içi aparatların kullanımı çok etkili, risksiz ve pratiktir.

* Eskofi M, Cline C, Nilner M, Israelsson B. Treatment of sleep apnea in congestive heart failure with a dental device. The effect on brain natriuretic peptide and quality of life. Sleep Breath 2006; 10: 90-97.

** Nieto FJ, Young TB, Lind BK et al. Association of sleep-disordered breathing, sleep apnea, and hypertension in a large community-based study. JAMA 2000; 283: 1829-1836.

*** Meyer JB, Knudson RC. The sleep apnea syndrome. Part I: diagnosis. J Prosthet Dent 1989; 62: 675-679.

**** Johal A, Battagel JM. Current principles in the management of obstructive sleep apnoea with mandibular advancement appliances. Br Dent J 2001; 190: 532-536.

***** Johal A, Battagel JM. An investigation into the changes in airway dimension and the efficacy of mandibular advancement appliances in subjects with obstructive sleep apnoea. Br J Orthodont 1999; 26: 205-210.

****** Lyons MF, Cameron DA, Banham SW. Snoring, sleep apnoea and the role of dental appliances. Dent Update 2001; 28: 254-256.

 

DUDAK DAMAK YARIĞI TEDAVİSİ

Dudak Damak Yarıkları (DDY) üst dudak, burun tabanı, üst diş kavsi ve yumuşak damakta görülebilen yarıklardır. DDY, en sık rastlanan doğumsal bozukluklardan olup anne karnındaki gelişimin 4. ve 8. haftaları arasında, yüz yapılarının oluşumu sırasındaki bir hata sonucunda meydana gelmektedir.  Ülkemizde yeni doğanlarda dudak damak yarığı sıklığı 1/800 olarak tespit edilmiştir (*). Doğumsal bozuklukların yaklaşık %65’ini oluşturmaktadır. Hastalığın dağılımı ırk, cinsiyet, coğrafya gibi çeşitli faktörlere göre değişim göstermektedir. Etiyolojisi tam olarak bilinmemekle beraber, genetik ve çevresel faktörlerin (yakın akraba evlilikleri, annenin gebelik esnasında yoğun sigara, alkol tüketimi, gebelikte geçirilen enfeksiyonlar, kullanılan ilaçlar gibi) bu anomaliye sebep olduğu düşünülmektedir (**).

DDY hastalarının rehabilitasyonu özellikle fonksiyonel ve estetik olarak oldukça önem taşır ve son derece özenli ve dikkatli bir tedaviyi gerektirir. Doğumla başlayıp hastanın büyüme gelişiminin bitimine kadar devam eden tedavi sürecinde düzgün bir fonksiyonel yapı kazandırılmasının yanı sıra tatmin edici estetik sonuç, hastanın hayat kalitesinin arttırılması açısından oldukça önlemlidir. Başarılı bir DDY tedavisi ancak dudak damak yarığı ekibi olarak adlandırılan ve tıp ve diş hekimliğinin farklı branşlarını içine alan (genetik uzmanı, çocuk doktoru, plastik cerrah, odyolog, ortodontist, kulak burun boğaz uzmanı, pedodontist, dil ve konuşma terapisti, çocuk psikologu, protez uzmanı) bir ekibin beraber uyum içerisinde çalışmasıyla mümkündür (***).

Yeni doğan DDY hastalarında plastik cerrahi ile yarık dokuların operasyonu öncesinde bu yapıların birbirine yakınlaştırılarak daha başarılı ve estetik sonuçlar elde edilmesi amacıyla ortodontik plaklar hazırlanmaktadır. Bu plaklar aynı zamanda ağız boşluğu ve burun boşluğunu birbirinden ayırarak bebeğin beslenmesine katkıda bulunmakta ve enfeksiyon riskini de azaltmaktadır. Aynı zamanda burnun da etkilendiği vakalarda burun kıkırdak dokusunun şekillendirilmesine olanak tanınmaktadır. Ortodontik plakların yapılmasıyla üst diş kavsi, dudak ve burnun düzgün bir şekilde hizaya getirilmesi, dudak operasyonunu yapacak olan cerrahın daha başarılı ve tatminkâr bir cerrahi sonucu elde etmesini sağlamaktadır. Cerrahi öncesi ortodontik plak tedavisi ile yarık hatlarının küçültülmesi sayesinde yapılacak olan ilk dudak kapatma operasyonunda, dudak segmentlerinin zahmetsizce primer olarak kapatılmasına imkân tanınmaktadır. Aynı şekilde, yarık olan üst diş kavislerinin yaklaştırılması da cerrahın başarılı bir sonuç ortaya çıkarmasını sağlamaktadır (****).

* Borçbakan C. Dudak Damak Yarıkları. Ankara: Hacettepe Taş Kitapçılık, 1980.

** Tunçbilek G. Dudak- damak yarıklarında kalıtım ve epidemiyoloji. In: Erk Y, Özgür F, eds. Dudak damak yarıkları. Ankara: İşkur Matbaacılık Ltd Şti; 1999: s.7-13.

*** Kuijpers-Jagtman AM. The orthodontist, an essential partner in CLP treatment. B-ENT 2006; 2: 57-62.

**** Gökçe SM ve ark. Tek taraflı dudak damak yarıklı hastalarda nazo-alveolar şekillendirme. Gülhane Tıp Derg 2012; 54: 160-164.

 

ORTODONTİDE DİKKAT EDİLECEKLER, ACİL DURUMLAR VE YAPILMASI GEREKENLER

Yeme İçme Alışkanlıkları

Ortodontik tedaviye başlayan hastalarda, yeme içme alışkanlıklarına birtakım düzenlemeler getirilmelidir.

Sert Yiyecekler: Sert gıdalar ağız içerisindeki ortodontik apareylerin kopmasına ve kırılmasına neden olabilir. Ancak bu sebep yüzünden, özellikle de ortodonti hastalarının büyük bir kısmının büyüme çağında olduğu düşünüldüğünde, sert gıdaların bütünüyle yasaklanması doğru değildir. Önemli olan dikkatli bir şekilde tüketilmeleridir. Örneğin elma, havuç gibi sert yiyecekleri bütün halinde ön dişlerle ısırmak yerine, daha küçük dilimler halinde arka dişlerle çiğnemek gerekir. İçerisinde çekirdeği olan yiyeceklerin (zeytin, erik, kiraz, çağla…) çekirdekleri çıkartıldıktan sonra, kabuklu çerezlerin (fındık, fıstık…) kabuğu alındıktan sonra küçük parçalar halinde tüketilmesi gerekir. Bireyler tedavi ilerledikçe gıdaları doğru tüketmeyi öğrenirlerse apareylere zarar vermeden tedaviyi tamamlayacaklardır.

Asitli İçecekler: Kola, fanta, soda gibi asitli içeceklerden tedavi süresince uzak durmak gerekmektedir. Asit, braketlerin dişe yapıştırıldığı materyalin çözünmesine katkıda bulunur. Bu da braketlerin kopmasına ve tedavi süresinin uzamasına sebep olabilir. Ayrıca asitli içecekler diş minesinin zayıflamasına ve çürük başlangıçlarına neden olurlar. Bu içecekler, nadiren ve pipetle tüketilebilirler.

Yapışkan Gıdalar: Karamel, lokum, jelibon, sakız gibi yapışkan gıdalar braketlere tutunup kopmasına neden olabilirler. Ayrıca yapışkan özellikleri nedeniyle diş yüzeylerinden uzaklaştırılmaları güçtür ve çürük oluşumuna neden olabilirler. Bu nedenle dikkatli tüketilmeleri ve sonrasında dişlerin fırçalanması gerekir.

 

Ağrı

Ortodontik tedaviye başlandığında, dişleri hareket ettirmek üzere uygulanan kuvvetler dişlerde ağrı oluşturabilir. Özellikle braketler takıldıktan 2 ila 4 saat sonra, dişlerde ağrı ortaya çıkabilir ve bu beklenen, normal kabul edilen bir durumdur. Ağrının tipi, şiddeti ve süresi bireyin vücut cevabına ve ağrı eşiğine göre değişir. Bazı bireyler bu ağrı sürecini çok kolay atlatırken, bazı bireylerde ağrı kesici desteği gerekebilir. Ağrı tedavi başlangıcından sonraki 2-3 gün içerisinde yavaş yavaş azalır ve en geç bir hafta içerisinde ortadan kalkar. Daha sonra ayda bir hastanın görüldüğü seanslarda, kuvvetin uygulanmasından sonra kısa süreli ağrılar olabilir.

Yine ortodontik tedaviye başladıktan sonra zaman içerisinde dişlerde hafif sallanmalar meydana gelir. Bu durum dişlerin hareket ettirilmeleri sırasında etraflarındaki kemiğin eriyip yeniden oluşmasına bağlı olarak ortaya çıkar ve çok normal bir durumdur. Tedavi bittikten sonra kemik de yeniden şekillenecek ve bu durum kendiliğinden ortadan kalkacaktır.

Ağrı başladığında yapılması gereken, aspirin haricinde bir ağrı kesicinin (parasetamol gibi) kullanılmasıdır. Bu, ağrıyı ortadan kaldıracak ve hastayı rahatlatacaktır. Ancak ağrı kesicilerin diş hareketini yavaşlattığı da unutulmamalıdır. Ağrılı süreçlerde daha yumuşak gıdalarla beslenilmesi tavsiye edilmektedir. Çünkü çiğneme kuvvetinin oluşturacağı baskı, dişlerdeki ağrıyı artırabilir.

 

Acil Durumlar

Braket ya da Tüplerin Batması

Braket ve tüpler ağza yerleştirildikten sonra dil, dudak ve yanağın bu girintili çıkıntılı yapılara alışması vakit alacaktır. Özellikle ilk bir hafta, tedaviye alışma sürecidir ve yumuşak dokularda yaralar oluşabilir. Böyle durumlar için doktorunuz size bir mum verecektir. Sakıza benzer bir malzeme olan bu mum, batan braket ya da telin üzerine yerleştirilir. Böylece yanak ve dudakla temas kesilir, hasta rahatlatılır. Fakat bu mumun çok uzun süreli kullanımı ağza giren apareylere alışma sürecini uzatır. Dolayısıyla ihtiyaç duyulduğunda kullanılmalı, bununla birlikte yumuşak dokuların adaptasyonuna müsaade edilmelidir. Ayrıca bu dönemde beslenmeye dikkat edilmeli ve vücut direnci yüksek tutulmalıdır.

Tellerin Batması

Tedavinin ilerleyen aşamalarında telde uzamalar ve batmalar oluşabilir. Ark teli uzadığında, tekrar tüpün içine yerleştirmeyi deneyebilirsiniz. Eğer bu mümkün olmuyorsa, temiz bir tırnak makasıyla batan tel parçasını kesebilir veya bir parça ortodontik mumu batan tel üzerine yerleştirebilirsiniz. Bu müdahaleler yeterli olmaz ise ortodontistinize başvurunuz. Aksi takdirde batan kısım yanak içerisinde derin yaralar oluşturabilir.

Braket ve teli birbirine bağlayan küçük ligatür teli, dişin hareketine bağlı olarak yer değiştirebilir veya fırçalamalar sonucunda gevşeyebilir. Böyle durumlarda ortodontistiniz tarafından braketin altına gizlenen telin ucu, zamanla açığa çıkabilir ve rahatsız edebilir. Bu durumda, tırnağınız ile ya da bir kalemin arkasındaki silgi aracılığı ile teli braketin arkasına itebilirsiniz. Eğer bu mümkün olmaz ise, ortodontik mum yerleştirebilirsiniz.

Braket ya da Bantların Kopması

Bant veya braketler koptuğunda rahatsızlık vermiyor ise olduğu yerde bırakınız ve randevunuza uzun zaman var ise ortodontistinizi bilgilendiriniz. Eğer rahatsızlık veriyor ise bir parça mum ile üzerini kapatabilirsiniz.

Tedaviye Uyum: Hekim – Hasta İşbirliği

Ortodontik tedavi, hastanın da tedaviye katkıda bulunmasıyla ilerleyen ve ortalama 1.5 – 2 yıl süren uzun soluklu bir tedavidir. Hasta ortodontist tarafından ayda bir kez görülür ve gerekli tedavi uygulanır. Fakat sonraki bir ay içerisinde, tedaviyi hasta yürütür. Söylenenleri doğru uygulaması tedaviyi kolaylaştırır ve tedavi süresini kısaltır.

Hastanın tedaviye katkıda bulunması için dikkat etmesi gerekenler şöyle özetlenebilir:

Hastanın ortodontik tedaviye başladıktan sonra yeme-içme alışkanlıklarını düzenlemesi gerekmektedir. Böylece bant ve braketlerin kopması ve çürük oluşumu engellenmiş olur.

Doktorunuz tarafından verilen apareylerin düzenli kullanılması oldukça önemlidir. Size önerilen kullanım süresine riayet edilmelidir. Apareyin ağızda olmadığı süreçte ise kırılmayacak şekilde dikkatli saklanması gerekmektedir.

Elastikler ortodontik tedavinin çok önemli bir parçasıdır. Doktorunuzun anlattığı şekilde, aksatmadan kullanılması tedavi süresini önemli oranda kısaltır ve tedavi sonucun daha güzel olmasına katkı sağlar.

Ortodonti hastalarında diş fırçalama çok önemlidir. Dişlere yapıştırılan braket vb. apareyler girintili çıkıntılı yüzeylere sahip olduklarından, gıda birikimini kolaylaştırırlar. Bu yüzden ortodontik tedavi gören bireylerin, normal bireylere göre dişlerini daha uzun süreli ve daha dikkatli fırçalamaları gerekir. Bunlara dikkat edildiği takdirde, tedaviyle elde edilen düzgün diş görüntüsü, sağlıklı diş ve dişetlerinin estetik görünümüyle desteklenecektir.

Ortodontik tedavide hastanın sabırlı olması çok önemlidir. Amaç, düzgün alt ve üst diş dizisi ile birlikte bunlar arasında sağlıklı bir işleyiş elde etmek ve çene ekleminin sağlığını korumaktır. Bu yüzden dişsel düzelme elde edilse de, tedavinin tümüyle tamamlanması için hastanın sabırla tedaviyi sürdürmesi gerekir. Böylece uzun dönemde hem estetik hem de sağlıklı bir sonuç elde edilir.

Ağız Bakımı

Ortodontik tedavi sırasında dişler ve özellikle diş etleri her yemekten ve su dışında içilen her şeyden sonra özenle fırçalanmalıdır. Ayrıca günde en az bir kez arayüz fırçası ile tellerin arası temizlenmelidir. Tek diş fırçası, ağız duşu veya ağız solüsyonları gibi ekstra ağız hijyeni uygulamaları da düşünülebilir. Ağız hijyeni için yeterince vakit ayrılmalı ve tüm diş/diş etlerinin tam olarak temizlendiğinden emin olunmalıdır.